İnsan vücudu, yapısı gereği kendisi için görünür ve hissedilirdir. Daha ilk anlama eyleminden itibaren dahi insanın ‘kendisi’ etken veya edilgen konumdadır. Ve bu konum hiçbir zaman tam olarak belirlenemez.

“...idios kosmos’un onun aracılığıyla bir koinos kosmos’a açıldığını, sonunda aynı şeyin orada dünyanın kalbinde ve burada görüşün kalbinde aynı ya da benzer bir şey olduğunu ... elbet itiraf etmesi gerekir. Dağın kendisidir oradan, ressama kendini gösteren, odur ressamın bakışıyla sorguladığı.” 1

Gözlem bilimin en önemli hareket noktasıdır. Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre temel niceliklerin tam bir bilgisine ulaşmak mümkün değildir. Bu ilkeye göre atom içindeki bir elektronun belli bir doğrultudaki spinini önceden öngöremeyiz; bunun olasılığından bahsedebiliriz. Çünkü elektronu gözlemleyebilmek için üzerine ışık düşürmek zorundayızdır. Ancak bu ışık elektronun hızını değiştirir ve doğru bir kanıya ulaşamayız. Buradan hareketle varlığa dair bilgimizin hep sınırlı kalacağına varabiliriz.

“Geleneksel anlamı ile ‘anlama’, bir aynılaştırma, bir tanıdıklaştırma edimi olarak ‘başka’yı kendinde eriten bir edimdir.” 2 Eğer benzer olanla olmayanın yan yana geldiklerinde birbirlerini etkilemesi söz konusuysa ‘ben’ ve ‘element’ birbirlerimizin birer aynası konumunda bulunabilir miyiz?

Algıyı ve algının bir sonucu olan benzerliği kırmak için, gözlemleyici için birer ayna görevi gören, yüzeyi metal ile kaplanmış doğal materyaller düşünelim. İnsan ve insan dokunuşu ile sıvı forma geçen galyum (Ga) elementi, tıpkı ‘ben’ ve ‘başka’ ilişkisindeki gibi rol oynayan iki örnektir ve bu deney, mutlak konumu hiçbir zaman belirlenemeyen deneyimize atıfta bulunuyor gibidir.

1 MERLEAU-PONTY, M. (1996), Göz ve Tin, (Dördüncü Basım), İstanbul: Metis Yayınları
2 ANLI, Ö.F. (2012), Levinas’ın Aşkınlık ve Yükseklik Kavramları Bağlamında ‘Ben’in Monadlaşması ve Ontolojinin Şiddeti, Posseible Düşünme Dergisi, Sayı 1, s. 12-32
Event Horizon
Published:

Owner

Event Horizon

Published: